Vicdan, kadrolu bir çalışan değilmiş senin bünyende. Merhamet, olmayan bir harfmiş alfabende. Biliyorum, gizli haz duyuyorsun, böyle etrafımda dolaştıkça. İçten içe mutlu oluyorsun değil mi, yokmuş gibi davranıp arada bir dokundukça...Ne konuşuyorsun olup biten hakkında ne de susuyorsun sensiz geçen günlerim boyunca... Özlemek artık başka bir hal aldı içimde, özlemek kelimesi az geliyor gün geçtikçe..Nefret, artık şekil değiştirdi içimde, nefret kelimesi az geliyor seni özledikçe..Sadece senden değil, kendimden de nefret ediyorum kalbim seni istedikçe, Sadece seni değil, kendimi mi de özlüyorum senden ayrı günlerim geçince.. Çıkmaz bir sokaksın kalbimde, senden kaçarken sığındığım, artık bir geri dönüşüm var ne de bir kaçışım..Senden uzaklaştıkça kaybettiğim cennetim oluyorsun, bana yaklaştıkça kaçamadığım cehennemim...

Cihan Yavuz


Different lives, same feelings..

Geçen sene karın ilk yağdığı günü hatırladım bu sabah..
Uyanıp pencereden bakmıştık, sevinmiştik çocuklar gibi, birlikteydik, o ' 1 ' gün bizi ayıramayacaktı işte..
O ' 1 ' günler ne de önemliydi o zaman.. Aşıktık.. Mutluyduk, umutluyduk.. Sarılıp uyuduk..
Aşık olduğum günlerdi.. Aşık olunan günlerdi..

Bugün, kar yağdı sabah.. Üzerimize yağdı..

Hayyam'ın tek bir rubaisini okumuş olan 'çok bilge' insanlara..

A : Dünya birkaç bilgisizin elinde
Onlarca her bilgi kendi ellerinde
Üzülme eşek eşeği beğenirmiş
Hayır var sana kötü demelerinde

B : Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler...
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler!

Hep seni bekledim aylarca, hikayeler biriktirdim, sonsuz kahkahalarınla güleceğin. Gideceğimiz yerleri, yapacaklarımızı, küçük kağıtlara yazıp evime astım, ufak bir detayı bile unutmayayım diye. Her gün bir sayı eksilttim günlüğümden, sana az kaldı diye yazdım defalarca. Ama sözcüklerim dilimde, sevgilerim kalbimde, hayallerim içimde kaldı. Sen " bana gelmemişsin ". Oysa böyle mi olmalıydı? Bana mı yazılmalıydı bu aşkın bütün günahları? Bu muydu o hasret dolu bekleyişin ödülü... Bunun acısını mı çekmişim ben, bunu mu beklemişim...Bitmeyen, uzun bir hasretle beklemiştim gelmeni, kısa bir gecede yarım kalan bir öpücük de anladım, sessiz göz yaşlarımla ağladım ve bir kez daha anladım, sen bana gelmemişsin. Bana gelmedin ve benden gittin. Bir soru kaldı dilimin ucunda, “Giden ay tutulur mu?” ...

Cihan Yavuz

gözlerine bakıp gözlerime baktığında
belime sarılıp sana sarıldığımda
aklımdan geçenleri düşünürken sen
ellerini tutarken ellerimle
karanlığa rağmen parlarken yüzün
ısın içimi ısıtırken soğuk kasım akşamında
giderken arkana bakmadan
götürürken herşeyimi benden
elin kayarken avucumun içinden
bir kelime duymak için dudaklarından
gözlerine baktım
gözlerime bakmadan döndün

Varlığın üç nokta idi benim için ...
Geçici yokluğun ünlem oldu !
Tekrar var olmaya çalışmak virgül ,
Vardığımız soru işaretleri ise nokta .



Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar. İnsan korkusuz olur, daha derinden anlamaya başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ta ortasında.

Cezmi Ersöz

kömür karası gözlerinle bakıyosun bana
bir cevap bekliyorsun sorusunu sormadan
biliyorum sorunun ne olduğunu
ama cevabımı göremiyorum gözlerinden
sadece bakıyorum git gide kararan siyahlığına
bilmiyorum sonunun ne olduğunu

kırmızı şarap
kırmızı ojeler
kırmızı hayaller
kırmızılar var dördüncü satırda
beşte sen varsın artık yanımda
altıda gidiceksen eğer
sonrası olmicak ya da öncesi
en iyisi yeni bir sayfa açmak
temiz ve beyaz. kırmızıdan uzak

"Tomorrow's rain will wash the stains away" der Sting. Bu noktada birçok soru vardır kafamızda. İlk olarak acaba lekeler bir yağmurla silinecek kadar yüzeyde midir ? Acaba yağmurun gücü yüzeyde olsa bile lekeleri çıkarmaya yetebilecek midir ? Ya da yarın yağmur yağacak mıdır ? Hadi diyelim ki yağmur yağacak ve lekeler de çıkmaya hazır, peki sen hazırmısın ? Hazır olacak mısın ? Soru işaretlerimden bozuldum...